top of page

ALLAH

                                            AL­LAH’A İMAN

​

Ab­dul­lah ile Ha­bi­be kar­deÅŸ­ti­ler. Åžeh­rin ke­nar ma­hal­le­sin­de bir apart­ma­nın ikin­ci ka­tında otu­ru­yor­lar­dı. Ab­dul­lah be­ÅŸin­ci, Ha­bi­be ise dör­dün­cü sı­nı­fa gi­di­yor­du. An­ne ve ba­bala­rı ça­lı­ÅŸÄ±­yor­du. Ev­de on­la­ra ba­ba­an­ne­le­ri ba­kı­yor­du. Ço­cuk­lar ba­ba­an­ne­le­ri­ni çok se­viyor­lar­dı. Ba­ba­an­ne­le­ri te­miz yüz­lü, ken­di hâ­lin­de, ab­des­tin­de na­ma­zın­da se­vim­li bi­ri­y­di. An­ne ve ba­ba ça­lış­tık­la­rı için ço­cuk­la­rıy­la ye­te­rin­ce il­gi­le­ne­mi­yor­lar­dı. Ba­ba­an­ne­le­ri elinden gel­di­ÄŸi ka­dar on­la­ra yar­dım­cı ol­ma­ya ça­lı­ÅŸÄ±­yor­du. Ço­cuk­lar, öÄŸ­le­yin okul­dan ge­lin­ce ye­mek­le­ri­ni yer­ler, ders­le­ri­ne ça­lı­ÅŸÄ±r­lar ve oyun oy­na­ma­ya çı­kar­lar­dı. Yi­ne böy­le bir gün dı­ÅŸa­rı­ya oyun oy­na­ma­ya çık­tı­lar. Ev­le­ri­nin ya­kın­la­rın­da­ki ço­cuk bah­çe­sin­de oyu­na dal­dı­lar. Ha­bi­be, kı­zak­tan ka­yar­ken ani­den den­ge­si­ni kay­be­de­rek düÅŸ­ tü. AÄŸ­la­ma­ya baÅŸ­la­dı. Ab­dul­lah da onu sus­tur­ma­ya ça­lı­ÅŸÄ±­yor­du. O an­da be­yaz sa­kal­lı bir de­de yan­la­rı­na yak­la­ÅŸa­rak da­ha dik­kat­li, ya­vaÅŸ ve ace­le et­me­den oy­na­ma­la­rı­nı söy­le­di.

Ha­bi­be’ye:

— Se­nin adın ne­dir ci­ci kızım, di­ye sor­du.

O da:

— Ha­bi­be, de­de­ci­ÄŸim, di­ye ya­nıt ver­di.

— Ya kar­de­ÅŸi­nin adı ne­dir?

Ha­bi­be:

— Onun­ki de Ab­dul­lah, de­di.

— İki­ni­zin de adı çok gü­zel. Ha­bi­be se­vim­li, sev­gi­li; Ab­dul­lah da Al­lah’ın ku­lu an­la­mı­ na ge­li­yor. Böy­le­ce ko­nuÅŸ­ma­ya baÅŸ­la­dı­lar. Ab­dul­lah, de­de­ye:

— Siz bi­raz ön­ce be­nim adı­mın çok gü­zel ol­du­ÄŸu­nu, Al­lah’ın ku­lu an­la­mı­na gel­di­ÄŸi­ni söy­le­di­niz. De­de bi­ze Al­lah hak­kın­da bil­gi ve­rir mi­si­niz? Al­lah kor­ku­la­cak bi­ri­si mi? Bil­di­ ÄŸim ka­da­rıy­la ima­nın ÅŸart­la­rın­dan bi­rin­ci­si de Al­lah’a iman, dedi. Be­yaz sa­kal­lı te­miz yüz­lü ih­ti­yar:

— Evet yavru­la­rım. Söy­le­di­ÄŸi­niz gi­bi ima­nın ÅŸart­la­rı var­dır. Her Müs­lü­ma­nın bun­la­rı bil­me­si ge­re­kir. Ma­dem­ki Al­lah’ı sor­du­nuz, siz­le­re bu ko­nu­yu bil­di­ÄŸim ka­da­rıy­la an­lat­ma­ya ça­lı­ÅŸa­yım. Müs­lü­man ola­rak biz­ler Al­lah’a ina­nı­rız. Al­lah var­dır ve bir­dir. EÅŸi, ben­ze­ri ve den­gi yok­tur. DoÄŸ­urma­mış ve do­ÄŸma­mış­tır. Her ÅŸe­yi yok­tan var eden odur. Gök­yü­zü, yeryü­zü ve bun­lar ara­sın­da­ki her ÅŸe­yi o ya­rat­mış­tır. Onun baÅŸ­lan­gı­cı ve so­nu yok­tur. Al­lah’tan baÅŸ­ka tan­rı yok­tur. O, ya­ra­tık­la­rı­na kar­ÅŸÄ± mer­ha­met­li ve ba­ÄŸÄ±ÅŸ­la­yı­cı­dır. Gü­nah iÅŸ­le­yen­le­rin töv­be­si­ni ka­bul eder. Müs­lü­man ola­rak ona iba­det eder ve on­dan yar­dım di­le­riz. Biz, Al­lah’ı gö­re­me­yiz. Fa­kat o, bi­zi her yer­de ve her za­man gö­rür. Evet yav­ru­la­rım! Biz ona ina­nı­yo­ruz. Onu gö­rü­yor­muÅŸ­ça­sı­na iba­det edi­yo­ruz. Onu çok se­vi­yo­ruz. Hay­di kü­çük yav­ru­la­rım ak­ÅŸam ol­mak üze­re, si­zi ev­den me­rak eder­ler. İyi ak­ÅŸam­lar ço­cuk­lar.

— İyi ak­ÅŸam­lar de­de­ci­ÄŸim, di­ye­rek çocuklar ev­le­ri­nin yo­lu­nu tut­tu­lar. İki­si de o ge­ce de­de­nin an­lat­tık­la­rı­nı dü­ÅŸü­ne­rek uyu­du­lar.

​

​

​

 

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

Ömer KA­RA­KA­YA Di­ya­net İş­le­ri BaÅŸ­kan­lı­ÄŸÄ± Ya­yın­la­rı, s. 11.

(Ye­ni­den dü­zen­len­miÅŸ­tir.)

​

​

​

                                                                                                  MU­RAT SORULARINA CEVAP ARIYOR

 

Her yaz ol­du­ÄŸu gi­bi bu yaz ta­ti­lin­de de kar­deÅŸ­le­rim ve ben, de­de­min ya­nı­na kö­ye git­tik. De­dem hem bah­çe­de ça­lı­ÅŸÄ±­yor hem de çe­ÅŸit çe­ÅŸit ki­tap­lar oku­yor ve bil­dik­le­ri­ni bi­zim­le payla­ÅŸÄ±­yor­du. Bu sa­bah bah­çe­ye gi­der­ken de­dem­e, Al­lah’ın var­lı­ÄŸÄ±, bir­li­ÄŸi ve sıfatları ko­nu­sun­da sohbet ettik. Sohbet esnasında dedeme: Allah’ın varlığını düÅŸünerek aklımla bulabilir miyim? diye sordum. De­dem bu­na çok mem­nun ol­du ve ba­na dö­ne­rek;

Dedem:

— Evet oÄŸ­lum, bi­raz dü­ÅŸü­nür ve için­de ya­ÅŸa­dı­ÄŸÄ±n Dün­ya’yı

göz­lem­ler­sen Allah’ın var olduÄŸu bilgisine ak­lın­la ula­ÅŸa­bi­lir-

­sin. İn­san akıl­lı bir var­lık­tır. Bu ne­den­le di­ÄŸer can­lı­lar­dan fark­lı

ola­rak dü­ÅŸü­ne­bil­me, olay­lar ara­sın­da baÄŸ­lan­tı­lar ku­ra­bil­me

im­kâ­nı­na sa­hip­tir. Evrendeki varlıklar üzerinde düÅŸündüÄŸü-

müzle ya­ÅŸa­dı­ÄŸÄ±­mız dün­ya­nın ve biz in­san­la­rın te­sadü­fen var

ola­ma­ya­ca­ÄŸÄ±­nı an­la­mak­ta zor­luk çek­mi­yo­ruz.

 Kul­lan­dı­ÄŸÄ±­mız en ba­sit bir araç ge­reç­ten, bir sa­nat ese­ri­ne

ka­dar her ÅŸe­yin bi­ri­le­ri­nin ça­lış­ma­sıy­la or­ta­ya çık­tı­ÄŸÄ±­nı ve

ken­dili­ÄŸin­den ola­ma­ya­ca­ÄŸÄ±­nı bi­li­yo­ruz. Ak­lı­mız biz­le­ri, için­de

bu­lun­du­ÄŸu­muz mü­kem­mel ve ku­surSu vurmamış sahralara,

YaÄŸmur inen topraklara, YeÅŸeren ÅŸu aÄŸaçlara Bir ustanın eli

deÄŸmiÅŸ. Işık saçan balıklara, Alev alev volkanlara, Yere düÅŸen

yapraklara Bir ustanın eli deÄŸmiÅŸ.  

​

20 suz ev­re­ni, uza­yı, Gü­ne­ÅŸ’i, yıl­dız­la­rı, yer­yü­zün­de­ki bü­tün can­lı­la­rı ya­ra­tan bir var­lık ol­ma­lı, dü­ÅŸün­cesi­ne ulaÅŸ­tı­rı­yor. Biz­ler bu var­lı­ÄŸÄ±n “Al­lah” ol­du­ÄŸu­nu bi­li­yor ve ona ina­nı­yo­ruz. Çün­kü Al­lah inan­cı in­sa­nın do­ÄŸa­sın­da var­dır. Na­sıl ki gör­dü­ÄŸü­müz her eser­de onu ya­pan bi­ri­si­nin ol­ma­sı ge­rek­ti­ÄŸi­ni düÅŸünüyorsak; gök­le­rin, ye­rin, bit­ki­le­rin, hay­van­la­rın, uza­yın, yıl­dız­la­rın kı­sa­ca bü­tün ev­re­nin bir ya­ra­tı­cı­sı ol­du­ÄŸu­na da inan­ma­lı­yız, Kur’an’da her ÅŸeyi Allah’ın yaratmasıyla ilgili, “Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi ÅŸekillendirdi ve ÅŸeklinizi de güzel yaptı...”(10) buyrulur, de­di. DoÄŸadaki canlı ve cansız tüm varlıkları yaratan Allah’tır.

Ben:

— DedeciÄŸim, be­nim bir aÄŸa­cım var. Onun bü­yü­me­si için elim­den ge­le­ni ya­pı­yo­rum. Ben bunla­rı ya­par­ken ÅŸu­nun far­kın­da­yım. Bü­tün can­lı­la­rı ol­du­ÄŸu gi­bi be­nim kü­çük aÄŸa­cı­mı da yaratan ve ona ha­yat ve­ren Al­lah’tır. Ben sa­de­ce onun bü­yü­ye­bil­me­si için uy­gun bir or­tam saÄŸ­lı­yor ve bü­yü­yüp gü­zel bir aÄŸaç ol­ma­sı için dua edi­yo­rum, dedim. (10) TeÄŸabun suresi, 3. ayet. AÄŸaçlar doÄŸayı güzelleÅŸtiren, büyüyüp geliÅŸmeleri için sevgiyle bakıma ihtiyaç duyan varlıklardır. 21

Dedem:

— Çok gü­zel bir ör­nek ver­din, Murat. Se­nin de söy­le­di­ÄŸin gi­bi bizler ya­rat­ma gü­cü­ne sa­hip de­ÄŸi­liz. Biz­le­rin yap­tı­ÄŸÄ± se­nin aÄŸa­cın­da uy­gu­la­dı­ÄŸÄ±n gi­bi var olan ÅŸey­ler üze­rin­de ye­ni ÅŸey­ler üret­meye ça­lış­mak­tır. Her ÅŸe­yi yok­tan var eden ve ya­ra­tan ise sa­de­ce Al­lah’tır. Al­lah’ın her ÅŸe­yi ya­rat­ma­sı sı­fa­tı­na “tek­vin” de­nir.

Ben de:

— De­de­ci­ÄŸim, ne­den Al­lah’ın iki de­ÄŸil de bir ta­ne ol­ma­sı ge­re­ki­yor, de­dim.

De­dem:

— Gü­zel bir so­ru Mu­rat, istersen senin bu so­ru­na Kur’an’dan bir ce­vap bu­la­lım. Kur’an-ı Ke­rim’de Al­lah, “EÄŸer yer­de ve gök­te Al­lah’tan baÅŸ­ka tan­rı­lar bu­lun­say­dı, yer ve gök (bun­la­rın ni­za­mı) ke­sin­lik­le bo­zu­lup git­miÅŸ­ti...” (11) bu­yur­mak­ta­dır. – Åžim­di sen söy­le ba­ka­lım, eÄŸer oku­lu­nuz­da iki ta­ne mü­dür bu­lun­say­dı ne­ler olur­du sen­ce, di­ye sor­du.

Ben:

— Her­hâl­de ka­rı­ÅŸÄ±k­lık olur­du. de­de­ci­ÄŸim. Her iki mü­dür de fark­lı ÅŸey­ler is­te­ye­bi­le­ce­ÄŸi için in­sanlar ki­min sö­zü­nü din­le­ye­cek­le­ri­ni bi­le­mez­ler­di, di­ye ya­nıt­la­dım.

De­dem:

— Evet, doÄŸ­ru söy­le­din. Bu açık­la­man so­ru­na da bir ce­vap ol­du, de­di.

​

​

Ben:

— DedeciÄŸim kafama takılan baÅŸka bir soru da, Allah neye benziyor, diye sordum.

Dedem:

– Evet, çocuÄŸum, bazen aklımıza, Al­lah’ın ne­ye ben­ze­di­ÄŸiy­le il­gi­li so­ru­lar gel­miÅŸ­tir. İn­san­lar ba­zı ÅŸey­le­ri an­la­ya­bil­mek için ko­nu­lar ara­sın­da ben­zer­lik­ler kur­ma ih­ti­ya­cı his­se­der­ler. Ör­ne­ÄŸin, ço­ÄŸu za­man bi­ri­si­ni baÅŸ­ka bi­ri­ne ben­ze­ti­riz. Bir in­sa­nı gö­rüp de bir ar­ka­da­ÅŸÄ±­mı­za ve­ya bir ak­ra­ba­mı­za ben­zet­ti­ÄŸi­miz ol­muÅŸ­tur. Biz­ler ya­ni Al­lah’ın ya­rat­tı­ÄŸÄ± var­lık­lar ara­sın­da ben­zer­lik­ler bu­lu­na­bi­lir. Ama Al­lah için böy­le bir ÅŸey söz ko­nu­su ola­maz. Onun eÅŸi ve benzeri yoktur.

Çün­kü o Ya­ra­dan­’dır.

Ya­rat­tı­ÄŸÄ± var­lık­la­ra benze­me­si dü­ÅŸü­nü­le­mez. Al­la­h’ın ya­ra­tıl­mış var­lık­la­ra ben­ze­me­me­si sı­fa­tı­na “Mu­ha­le­fe­tün­li’l-Ha­va­dis” adı ve­ri­lir. Bil­gi ve öÄŸ­ren­me dü­ze­yi sı­nır­lı olan biz­le­rin, her ÅŸe­yi ya­ra­tan Al­lah gi­bi son­suz bir var­lı­ÄŸÄ± kav­ra­ya­bil­me­miz müm­kün de­ÄŸil­dir. Biz­ler sa­de­ce ona iman ede­riz. Kur’an-ı Ke­rim’de, “O, gök­le­ri ve ye­ri yok­tan ya­ra­tan­dır. Si­ze ken­di­niz­den eÅŸ­ler, hay­van­lardan da (ken­di­le­ri­ne) eÅŸ­ler ya­rat­mış­tır. Bu su­ret­le ço­ÄŸal­ma­nı­zı saÄŸ­la­mış­tır. Onun ben­ze­ri hiç­bir ÅŸey yok­tur. O iÅŸi­ten­dir, gö­ren­dir.”(12) buyrularak Allah’’ın eÅŸi ve benzeri olmadığı bildirilmiÅŸtir. Bu ayette ifade edildiÄŸi gibi Al­lah’ın bir­çok sı­fa­tı ol­du­ÄŸu­nu Kur’an biz­le­re ha­ber ver­mek­te­dir. Al­lah’ın iÅŸit­me­si, bil­me­si ve gör­me­si bu sı­fat­la­rın en önem­li­le­rin­den­dir.

 

 Allahın sıfatlarından iÅŸit­mek, bil­mek ve gör­mek gi­bi özel­lik­le­rin ilk ba­kış­ta in­san­lar­da ol­du­ÄŸu dü­ÅŸü­nül­se de du­rum böy­le de­ÄŸil­dir. Çün­kü her ÅŸe­yi yok­tan var eden Al­lah’ın in­san­lar gi­bi duy­mak için ku­la­ÄŸa, bil­mek için öÄŸ­ren­me­ye ve gör­mek için göz­le­re ih­ti­ya­cı yok­tur. O, her ÅŸe­yi du­yar, her ÅŸe­yi bi­lir ve her ÅŸe­yi gö­rür. Al­lah’ın her ÅŸe­yi iÅŸit­me­si sı­fa­tı­na “se­mi”, her ÅŸe­yi bil­me­si sı­fa­tı­na “ilim”, her ÅŸe­yi gör­me­si sı­fa­tı­na da “ba­sar” de­nir. Onun bu özel­lik­le­riy­le il­gi­li bir sı­nır da söz ko­nu­su de­ÄŸil­dir.

 

(12) Åžûrâ suresi, 11. ayet.

​

Kur’an’da bu ko­nuy­la il­gi­li ÅŸöy­le buy­ru­lur: “...Åžüp­he­siz Al­lah (her ÅŸe­yi) iÅŸi­tir ve (her ÅŸe­yi) bi­lir.”(13) “De ki: İçi­niz­de­ki­le­ri giz­le­se­niz de açı­ÄŸa vur­sa­nız da Al­lah onu bi­lir. Gök­ler­de ve yer­de olan­ları da bi­lir. Al­lah her ÅŸe­ye ka­dir­dir.”(14)

​

Al­lah’ın her ÅŸe­ye gü­cü­nün yet­me­si onun en önem­li sı­fat­la­rın­dan bi­ri­si­dir. Al­lah’ın gü­cü ve kudre­ti, son­suz ve sı­nır­sız­dır. Onun gü­cü­nün yet­me­ye­ce­ÄŸi hiç­bir ÅŸey yok­tur. O, mut­lak güç sa­hi­bi­dir; “kud­ret”, Al­lah’ın her ÅŸe­ye güç ye­tir­me­si sı­fa­tı­dır. Çev­re­mi­ze dik­kat­li bir ÅŸe­kil­de bak­tı­ÄŸÄ±­mız­da, Al­lah’ın her ÅŸe­ye gü­cü­nün yet­ti­ÄŸi­ni ko­lay­lık­la fark ede­riz. Ev­ren­de­ki dü­zen ve den­ge, bu­nun en gü­zel ka­nı­tı­dır. Dün­ya’­nın Gü­ne­ÅŸ’in et­ra­fın­da dön­mesi, ge­ce ile gün­dü­zün bir­bi­ri­ni iz­le­me­si, ge­ze­gen­le­rin bir­bi­ri­ne çarp­ma­dan bel­li bir yö­rün­ge ta­kip et­me­le­ri, Gü­neÅŸ’in do­ÄŸu­dan do­ÄŸup ba­tı­dan bat­ma­sı bu mü­kem­mel den­ge ve dü­ze­ne ör­nek ola­rak ve­ri­le­bi­lir. Ay­rı­ca tabiatta gör­dü­ÄŸü­müz çe­ÅŸit­li bit­ki ve hay­van tür­le­ri; ay­nı top­rak­ta, ay­nı su ile bes­le­nen bit­ki­le­rin ver­dik­le­ri bir­bir­le­rin­den fark­lı çe­ÅŸit çe­ÅŸit mey­ve­ler ve da­ha bir­çok ör­nek Al­lah’ın her ÅŸe­ye gü­cü­nün yet­ti­ÄŸi­ni açık bir ÅŸe­kil­de or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

​

Kur’an-ı Ke­rim’de Al­lah’ın güç ve kud­re­ti­ni an­la­tan pek çok ayet var­dır.

Bun­lar­dan bi­ri de ÅŸöyle­dir:(15)

“Göklerin, yerin ve içlerindeki herÅŸeyin mülkiyeti Allah’ındır, O, herÅŸeye hakkıyla kâdirdir.

 

(15) OÄŸ­lum, in­san, ken­di­si­ne ver­di­ÄŸi bü­tün bu ni­met­ler­den do­la­yı her ÅŸe­ye gü­cü ye­ten, biz­le­ri ya­ratan ve ya­ÅŸa­tan Al­lah’a te­ÅŸek­kür et­me­li ve her ÅŸe­yi on­dan is­te­me­li­dir. Onun pey­gam­ber­ler ara­cı­lı­ÄŸÄ±yla biz­le­re ilet­ti­ÄŸi emir­ler doÄŸ­rul­tu­sun­da bir ha­yat sür­me­ye ça­lış­ma­lı­dır.

 

An­lat­tı­ÄŸÄ± bil­gi­ler­le ka­fam­da­ki so­ru­la­rı çöz­dü­ÄŸü için dedeme te­ÅŸek­kür et­tim. Al­lah’ın var­lı­ÄŸÄ± ve bir­li­ÄŸi ile il­gi­li çok ÅŸey öÄŸ­ren­mek be­ni mut­lu et­ti.

​

​

​

​

​

                                                                                                YARATAN TEKTİR

​

​

​

​

​

​

​

Ben de inanıyorum

Allah’ın tekliÄŸine.

İnanıyorum elbet

Peygamberin sözüne.

 

İnanmak huzur dolu

İnandım ve mutluyum.

Hem bugün hem yarından

Umutlu, umutluyum.

 

Ahmet Mahir PEKÅžEN

(İnandım ve Mutluyum, s. 11.)

BaÅŸka ilâh olsaydı,

Bu düzen saÄŸlanmazdı,

Göklerin düzeni tek

Yasaya bağlanmazdı.

 

Birinin yaptığını,

Bir diğeri bozardı,

Biri, birine küser,

Bazen belki kızardı.

​

Bu kızgınlık anında

Düzen altüst olurdu.

Kâinattaki düzen

Durmadan bozulurdu.

Biz insanlar eminiz,

Allah birdir ve tektir.

Herkes bunu bilerek

İbadet edecektir.

 

Elbet, Yaradan tektir,

Yoksa olmazdı uyum.

Bir Allah’a kulum ben

Ve bundan çok mutluyum.

​

Åžu sonsuz göklere bak,

Milyarlarca yıldız var.

Bir yörünge üstünde

Şaşmadan dolanırlar

                                                                                 ALLAH VARDIR

 

Bir gün Mus­ta­fa, ar­ka­daÅŸ­la­rıy­la Al­lah’ın var­lı­ÄŸÄ± hak­kın­da tar­tış­tık­tan son­ra si­nir­li ve hu­zursuz bir hâl­de eve gel­di. Du­rup du­rur­ken:

— Al­lah ol­say­dı biz de gö­rür­dük, de­di. Ba­ba­sı, Mus­ta­fa’nın bu hâ­li­ni ya­dır­ga­dı.

Ona:

— EÄŸer dü­ÅŸü­nür­sen, Al­lah’ın var­lı­ÄŸÄ±­nı ak­lın­la bu­la­bi­lir­sin. Her ÅŸey Al­lah’ın var­lı­ÄŸÄ±­nı gös­teri­yor, de­mek­le ye­tin­di. Ba­ba­sı, Al­lah’ın var­lı­ÄŸÄ±­nı Mus­ta­fa’ya de­ÄŸi­ÅŸik bir ÅŸe­kil­de öÄŸ­ret­mek is­ti­yor­du. Bu dü­ÅŸün­ceyle Mus­ta­fa uyur­ken onun Türk­çe def­te­ri­ni aça­rak ba­zı say­fa­la­rı­nı ka­lem­le çi­zip ka­ra­la­dı. Mus­ta­fa ders ça­lış­mak için çan­ta­sın­dan def­ter­le­ri­ni çı­ka­rıp ma­sa­sı­nın üze­ri­ne koy­du. Türk­çe def­te­ri­ni aç­tı. Say­fa­la­rı­nın ka­ra­lan­mış ol­du­ÄŸu­nu gö­rün­ce öf­ke­len­di: — Kim çiz­di be­nim def­te­ri­mi, di­ye an­ne­si­ne sor­du.

 

 An­ne­si:

— Bil­mi­yo­rum ço­cu­ÄŸum, de­di.

 

Ba­ba­sı:

​

— Ka­le­min ken­di ken­di­ne çiz­miÅŸ­tir, de­di. Ca­nı sı­kı­lan Mus­ta­fa:

— Olur mu öy­le ÅŸey, di­ye söy­len­di. BaÅŸ­ka bir gün Mus­ta­fa, ayak­ka­bı­sı­nın te­ki­ni bu­la­ma­dı. Ara­dı ta­ra­dı, so­nun­da ayak­ka­bı­sı­ nı mut­fa­ÄŸÄ±n bir kö­ÅŸe­sin­de gö­rün­ce:

— Bu­nu, bu­ra­ya kim koy­du, di­ye öf­ke­li öf­ke­li ko­nuÅŸ­tu.

 

Ba­ba­sı:

— Ken­di git­miÅŸ­tir, de­di.

— Olur mu öy­le ÅŸey, ba­ba! Ayak­ka­bı­nın aya­ÄŸÄ± mı var?

Ca­nı­nız eÄŸ­len­mek is­ti­yor ga­li­ba, di­ye söy­len­di. Da­ha son­ra­ki gün­ler­de pi­ja­ma­sı­nı mi­sa­fir oda­sın­da, dol­ma ka­le­mi­ni ayak­ka­bı­sı­nın için­de bu­lan Mus­ta­fa, ar­tık da­ya­na­ma­dı. AÄŸ­la­mak­lı bir ses­le:

 

— Kim ya­pı­yor bun­la­rı? Be­nim­le kim uÄŸ­ra­ÅŸÄ±­yor, di­ye ba­ÄŸÄ±r­dı.

 

Ba­ba­sı, Mus­ta­fa’yı ya­tış­tı­ra­rak ÅŸun­la­rı söy­le­di:

 

— Bak ço­cu­ÄŸum.

 

Bun­la­rın ken­di ken­di­ne ha­re­ket ede­bi­le­ce­ÄŸi­ni söy­le­di­ÄŸim za­man hak­lı ola­rak ka­bul et­mi­yor­sun. Bu iÅŸ­le­ri mut­la­ka bi­ri­nin yap­tı­ÄŸÄ±­nı dü­ÅŸü­ne­rek onu araÅŸ­tı­rı­yor­sun. Hak­lı­sın, öy­le ol­ma­sı ge­re­kir.

 

Ba­ba­sı ko­nuÅŸ­ma­sı­nı ÅŸöy­le sür­dür­dü:

 

— Bu çok ko­lay ve ba­sit iÅŸ­le­rin ken­di­li­ÄŸin­den ol­ma­ya­ca­ÄŸÄ±­nı ka­bul edi­yor­sun. Ken­di vü­cudu­nun, aÄŸaç­la­rın, hay­van­la­rın, Ay’ın, Gü­neÅŸ’in, ken­di­li­ÄŸin­den ola­ma­ya­ca­ÄŸÄ±­nı ni­çin dü­ÅŸün­mü­ yor­sun? Her ÅŸe­yi bir ya­pan var­sa on­la­rı da bir ya­pan var­dır, de­di. Bu ka­dar ku­sur­suz iÅŸ­le­yen bir dü­zen, ken­di­li­ÄŸin­den ku­ru­la­bi­lir mi?

 

Mus­ta­fa:

 

— Hak­lı­sın ba­ba­ca­ÄŸÄ±m, di­ye­rek ha­ta­sı­nı ka­bul et­ti ve ken­di­ni Al­lah hak­kın­da bil­gi­len­dir­di­ ÄŸi için ba­ba­sı­na te­ÅŸek­kür et­ti.

 

M. Yaşar KANDEMİR

(Allah’a İnanıyorum, s.13-14.)

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

​

  • White Instagram Icon

© Copyright 2023 by Elementary school. Proudly created with Wix.com

Contact Us

Tel: 123-456-7890

Email: info@mysite.com

Address

500 Terry Francois Street

San Francisco, CA 94158

bottom of page